Her insanın koptuğu bir yer vardır, bazen kopmak da iyidir… Sonuçta her zaman çiçeğin en güzel dalını koparmazlar mı? İşte koptum da geldim sizlere; sızılarımla geldim, içime akıttığım çeşme doldu taştı göllere! Göller denizlere kavuştu, denizler okyanuslara… Okyanuslar Nuh’un tepesini aştı bu sefer de. Yine tek kalp kırmadan bu tufandan güldüm geçtim. Ben Nuh gibi gemi yaparım; bir Yahudi gibi öldürerek yaşatırım yani; Yusuf gibi çıkar kuyudan sultan olurum, Musa gibi imkânsızları başarırım da siz yine de inanmazsınız benim kopuşlarıma. Belki de bu kopuş edebiyatadır? Sahi, olamaz mı… Belki de en sevdiği kitabın en sevdiği sayfasına koyacak kopardığı bu çiçeği… İşte o zaman sonbaharda ölmektense sonsuzlukta yaşarım belki de, bilemeyiz… Çünkü yaşamak böyle anlamsız bir şey de bizler çok mana yüklüyoruz ve yaşamadıklarımız için yaşadıklarımıza sırt dönüyoruz. Dünya gözle görebileceğiniz bir yer değil; çıkarın gözlerinizi de görün artık dünyayı. Ya da alın elinize bir balta, kesin en güzel elma ağacını. İşte o zaman belki dünyada yaşamayı bulursunuz; Mars’ta su bulmanıza ihtiyacınız kalmaz! Aslında yazacak çok şey var da yazımın başında koptum yazımdan, sadece siz fark etmediniz. 🙂 Bol sohbetler.
SEDAT – HAMZA SEDAT DEMİR.
1 views






0 yorum