Ölüm dediğimiz husus ruhun bedenden çıkmasına denmektedir. Daha çok detaya inecek olursak vücut ısısı düşerek cansız ve soğuk bir bedene sahip olmaya ve zaman geçtikçe ten renginin değişip mor tonlarına yaklaşmasına diyebiliriz.
Eğer bu yazıyı şuanda okuyorsak şanslıyız demektir çünkü ölümü sadece görmüş veya hissetmişizdir lakin daha tatma fırsatımız olmamıştır. Herkesin de bildiği üzeri insanın ölümden kaçma olanağı yok. Üstadın da dediği gibi “Her fani bir gün ölümü tadacaktır.” bunun sonucun da ise kuşkusuz ki herkes hayatta birilerini ölürken görecektir. Bu ikiliden kaçmak imkansızdır. Hayatımız boyunca sevdiğimiz insanları veya sevmediğimiz insanları, hatta kendimizin bile ölümüne tanıklık edeceğiz.
Anlayacağınız arkadaşlar ölüm sevdiklerimize, sevmediklerimize, herkese bu kadar yakın. Benim bildiğim yakın olan hususlara her zaman hazırlıklı olmamız gerekir. Mesela bir kutlama yaklaşırsa giyeceğimiz elbiseyi önceden hazırlarız. Ölümde bu şekilde olmalı arkadaşlar, oldukça yakın olduğundan dolayı her zaman hazır olmak gerekir. Eğer kendi ölümümüze ve sevdiklerimizin ölümüne hazırlıklı olmazsak gün geçtikçe yakın olan ölüm gelecektir. Bunun sonucunu az çok tahmin edebilirsiniz. Eğer sevdiğiniz bir insanı kaybederseniz, siz her gün öleceksiniz. Eğer sevdikleriniz sizi kaybederse onlar hep içlerinde bir ukte kalarak yaşayacaklardır. Sizce hangisi daha kötü yaşayıp acı çekmek mi yoksa ölmek ve acı çektirmek mi? Aklım da hep bu iki soru takılı kalmıştır.
Benim için cevabı aslın da açık, öznel olarak cevap verecek olursam marjinal yaşayan bir insan olduğumdan dolayı sevenim veyahut yakınım fazla yok. Zaten hayatım da en iyi yaptığım iş tam olarak da bu sürekli olarak insanlara yardım edip kendimi yalnız bırakmak. Bu olaylar dolayısıyla eğer bir gün ölürsem arkamda gözü yaşlı insan bırakmamış olurum. Aslın da bakarsanız ölmek için toprak altına girmeniz şart değil ben yaşıyorum ama ölmüşüm sadece toprak altına girmeyi bekliyorum. Sonuçta ölüm güzel olmasaydı ölür müydü HZ.Muhammed s.a.v…
79 views