Ben felanca şehrin felanca konumunda yaşayan ve insanlar ile diyalog kurmak için Türkçe konuşan x bir şahısım. Benim en büyük kusurum galiba düşünmek, her olan olayı, yaşamı, gezegenimizi, beşeriyeti, tarihi ve nicesini düşünmek. Düşünmek birazda isyanı getiriyor bana, hani filozofların dışında baba olarak bilinen bir ses sanatçımız varya Müslüm Baba onun bir şarkısı var ‘ Batsın Bu Dünya’ benim genelde ruh halimde bu şarkı. Dünya ile ne alıp veremediğim var bilemiyorum ama sığamıyorum bu dünyaya çok küçük geliyor. Aslında bakmayın büyük hedefleri olan birisi değilim minimalist yaşamı destekleyen hiçliğe inanan birisiyim. Kendimi bu kadar anlattığım yeter kafamın içindeki seslerin son bulması için ve insanlığın az daha güzel olması için asıl meselemize gelelim yani hayata…
Yaşamak üzerine bir çok filozof yazı ve düşünce ortaya atmış peki ya sizce yaşamak, hayat dediğimiz döngü nedir? Bu hayatın ne kadarını yaşayabiliyoruz gerçekten sonsuz gibi görünen bu evrende kaç kilo metre yol gidebildik, hangi insanlara dokunduk, kaç insan ile tanıştık? Buraya gelme amacımız sizce ne, bu kadar insan birbirinden habersiz sizce burada ne yapıyor. Beşeriyetin amacı ne ya cidden bu kadar sonsuz bir döngü içerisinde biz neden bir işe girip çalışıyoruz. Para dediğimiz şey mi önemli olan yoksa akan zaman mı? Zamanımızı verip çalıştığımız işlerde bize verilen para bizi ne kadar tatmin ediyor. Kaybettiğimiz zamanı bize geri verebilir mi sizce bu para denilen illet. Kaybettiğimiz zaman içerisinde sadece kendimizden çaldığınız zamanı ele almayalım. Mesela düşünsenize sabah 8 akşam 6 çalışıyorsunuz ve o kadar bitkin oluyorsunuz ki iş çıkışında hiç bir şey yapasınız gelmiyor. Tüm enerjinizi alan bu işe verdiğiniz zamanda sadece kendi hayatınızdan çaldığınızı düşünüyorsunuz ama kesinlikle yanılıyorsunuz. Belki çalışmasanız ve enerjinizin daha yüksek olduğu bir zaman bir geziye çıksanız ve her aşk filminde olduğu gibi yolda çarpışacağınız erkek/kadın hayatınızın aşkı olabilecekken kendimize ayırmayıp çalışmaya ayırdığımız zaman sürecinde bu kişinin de aşkını çalmış olmuyor muyuz? Ya da iş yüzünden annesiz babasız büyüyen çocukları ele alalım. Bu çocuklardan çaldığımız zamanı hep onlar için olduğunu söyleriz ama onların paraya ihtiyacı yok emin olun ki anneye babaya ihtiyaçları var. Görülmeyen çocuklar bir süre sonra görünmek için yaramazlık yapar, kavga eder, anlaşılması güç bir insan haline gelir… Aileniz için çalışırken ve yaşamınızı ona adadığınızı sandığınız zamanda bir bakmışsınız ki ailenizin katili siz olmuşsunuz.
Şimdi çalışmazsak nasıl geçineceğiz diye soracaksınız bana. Kesinliklede haklısınız bunun üzerine düşünmek lazım, düşünceler daha ağırlıklı olarak ihtiyaçlar üzerine olacak. Cidden neye ihtiyacımız var arkadaşlar bir düşünün, 20 tane pantolon, sayısız kıyafet, aksesuar, makyaj… bunlara cidden ihtiyacımız var mı sizce yoksa bir sistemin dayatması mı? Bizi anlamsız bir yarışın içine sokan kişiler tüm zamanımızı alıp dünyayı yaşarken biz onların türettiği saçma sapan markaların kıyafetlerini, arabalarını, evlerini almak için ömrümüzden çalıyoruz ve bunu da asla farketmiyoruz. Sadece kendimizden de çalmıyoruz yukarıda bahsettiğim gibi sevdiklerimizden de çalıyoruz bu zamanı, güzel olacak bir çok duyguyu. Bunu yaparken de kapitalist sistemin bize dayattığı saçmalıklar silsilesini karşılamak için yapıyoruz. İhtiyacımız olmayan bir çok eşyaya ömrümüzü veriyoruz ve bunun farkında bile değiliz. Derin bir uyku içerisindeyiz.. velhasıl arkadaşlar sizleri minimalist bir yaşama davet edip sevdiklerimiz ile daha çok zaman geçirip, kendi hayatımızı yaşamaya davet ediyorum. Bolca gezip, okuyarak hayatı biraz düşünelim belki de yorulup bir ağacın altında rüzgarı ve yaşamayı hissederken bir elma düşer yer çekiminin farkına varır ismimizi tarihe kazırız. Unutmayın ki hiçbir firmada çalışan şahıslara hak ettiği verilmedi ve hep hayatlarından çalındı. Sizin kararınız anlamsız olan nesneler mi yoksa gezegen mi tercihinizi yapın ve hep hoş kalın.
1 views